İlknur Urkun ile Zumbaranın beta yayınına başladığı ilk ayda yaptığım bir servis değişimi ile tanışmıştım. O zamanlar Balıkesir’de yaşıyordu ve telefon telleriyle bağlanıp 2 saat boyunca, hayata, doğaya, permakültüre ve kendimize dair bir çok şey paylaşmıştık. İlknur Türkiye’nin değişik yerlerinden bir çok Zumbara üyesine bazen telefonu bazen interneti ile bağlanarak paylaşmayı mümkün kılan ilginç bir kişilik. Şu sıralar şehir plancılığı kariyerini radikal bir şekilde bırakıp Edremitten 40 km. uzakta Çanakkale’nin Yenice ilçesine bağlı, turistlerin ve yazlıkçıların olmadığı Akçakoyun köyünde kendisine yeni bir hayat kuruyor. Doğadan her gün yeni süprizlerle gelen hayatı, hayatın her detayını tasarlamaya uğraşmadan, olması gereken şeyleri kabul ederek öğreniyor. Bu sıralar arıcı rolünü üstlenmiş İlknur Urkun’dan hayattaki hikayesine, Zumbaraya ve hayatın kendisine dair bir çok şey öğrendik.
Senin hikayeni dinleyelim mi?
Şehir plancısıydım. 2004 yılında Buğday Derneğinin web sitesini görüp çeviri yapmak için gönüllü oldum ve ilk defa GDO’lu gıda ve kimyasal temizlik malzemelerinin tehlikeleri gibi bir çok yeni konuyu öğrenmeye başladım. O zaman konunun ciddiyeti anlayamamış olacağım ki, kendimi kaptırıp kentleşme üzerine master yaptım ve şehir plancıları odasında çalışmaya başladım. İşimde ve okulumda kentsel problemlere çok fazla odaklandığım için sürdürülebilirlik ve doğayla uyumlu yaşamdan iyice uzaklaştım. Hem şehir yaşamı hem de kentsel sorunların çözümsüzlüğü ağır gelmeye başlamıştı ki erkek arkadaşım kriz nedeniyle işten atıldı ve aklıma bir fikir geldi. Altınoluk’ta bir köy evim vardı, taş bir bina. Gidelim köyde yaşayalım, hem daha az paraya ihtiyacımız olur ve belki köylülerden bir şeyler öğreniriz diye düşündük. Ama hayat bu ya, Altınoluk’ta belediyede işe girdim, o küçücük güzel beldenin kocaman gri bir yer haline gelmesi için canla başla çalışan bir kuruma dahil oldum. Para kazanıyordum, bir düzenim vardı ama kendime ve inandıklarıma ihanet ediyorum gibi geliyordu.
Hayatımın keyifli anları Kazdağındaki gezilerimiz ve permakültür araştırmalarımız oldu. Permakültürle tanışınca bütün hayatımız değişti, her akşam kompost nasıl yapılır, samandan kerpiçten ev nasıl yapılır, mantar nasıl yetiştirilir diye internette araştırma yapmak…Sürekli bir bilgi açlığı…Diğer taraftan mevcut sistemin çökecek olması gerçeği ve bu sistem olmadan da yaşayabilmeliyiz ve bu sistemden, bu dünya düzeninden önce insanlar nasıl yaşıyorlardıyı bilme çabası. Mesela bisiklet kullanıyorsunuz ve bisiklet nasıl tamir edilir bilmeniz gerekiyor. Evin çatısı çöktüyse nasıl onaracaksınız, minimumda yaşamak istiyorsanız doğadan yiyiecek toplayabiliyor olmanız, kışın saklama koşullarını bilmeniz gerekiyor… Permakültürle tanışan çoğu insan gibi biz de para kazandığımız ve harcadığımız hayatı bırakıp, kendi yiyeceğimizi ürettiğimiz, kendimize yettiğimiz bir hayat arayışına girdik. Ve bir gün birisiyle tanıştık. Bir arazi almıştı ve bizim gibi hisseden ve bir şeyler yapmak isteyen ama elinde imkanları olmayan insanları bir araya getirmek istiyordu. Bir süre nasıl olur nasıl yaparız diye düşünürken 7.5 aydır buradayız. Öğreniyoruz… Şimdilik 170 tane arı kovanımız var ve doğal arıcılık yöntemlerini uygulamaya başladık.
Neden Zumbara dünyasında olmak istiyorsun?
Alternatif ekonomiler, takas, para dışı ekonomiler tüm sürdürülebilir yaşam sistemlerinde mutlaka düşünülmesi gereken şeyler. Yurt dışında bunların uygulandığını okuyorduk zaten ve Türkiye’de de birilerinin bununla uğraştığını görünce doğal olarak hemen içinde yer aldım. Para kullanılmayan, insanların emeğinin aynı değerde olduğu bir ortamda, tanımadığım insanlarla çok yakın arkadaşmış gibi paylaşım yapmak inanılmaz hoşuma gitti…Ama malasef Zumbara yeni bir sistem, üyeleri daha çok büyük şehirlerde yaşıyor, ben köyde olduğum için insanlarla yüz yüze servis degişimi yapamıyorum. Bir gün bizim köyden birileri de Zumbaraya üye olursa, ya da bizim köyde Zumbaranın bir şubesi açılsa harika olacak!
Büyük şehirde olmadığım için servis değişimi yapamıyorum dedin ama Zumbarada Türkiyenin değişik yerlerinden bu kadar servis değişimi almış ilk kişisin.
Evet belkide her ilden bir servis diye bir hedef koymalıyım. Gezemiyorum ama Zumbara sayesinde her ilde olabiliyorum diyebilirim o zaman 🙂
Zumbarada ne yapabileceğini bilmeyen birine ne önerirsin?
Birincisi arkadaşlarımızla, ailemizle, komşumuzla, para almadan neler paylaşıyoruz düşünüp onu sunabiliriz. Mesela ben zaten komşularıma iğne oyası yapmayı öğretiyorum, yeğenime bakıyorum diyelim, bunlar zaten hayatımızın içindeki rutinde para almadan verdiğimiz ya da aldığımız hizmetler. İkincisi ise para karşılığı severek yaptığımız şeyleri önerebiliriz. Mesela ben para karşılığı çeviri yapıyorum bunu Zumbarada saat karşılığı yapıyorum.

Zumbarada almak ve vermek istediğin servisler neler?
Permakültür hakkında bilgi paylaşımı ve çeviri arzım var. Taleplerim de, samandan ev planlıyorduk baharda, onun için bilgi ve iş gücü yardımı ve çeviri yapmanın püf noktaları ile ilgili. Aklımda daha çok şey var ama bu aralar bilgisayardan da telefondan da çok uzağım.

Yaptığın servis değişimlerinden bahseder misin? Zumbaradaki servis değişimi tecrüben nasıldı?
Sen(Ayşegül Güzel) permakültürü merak ediyordun. Seninle telefondan 2 saatlik bir paylaşımımız oldu. Ben yaşadığım yerde permakültürü hiç duymamış insanlara sunumlar yapmak istiyordum. Ona hazırlık gibi oldu ve benim için de faydalı oldu. Daha sonra permakültür ile ilgili bir şeyler duymuş ama kaynaklar İngilizce olduğu için çok net anlayamamış biriyle aynı konuda paylaşım yaptık. Sonra Cihan İlhanlı’dan internette satış danışmanlığı aldım. Tesadüf eseri yurt dışından getirtip çok severek kullandığım faydalı bir ürünü sırf Türkiye’de de bulunsun diye distribütörlüğünü almıştım ama internette satış konusunda hiç deneyimim yoktu…Cihanla da telefon üzerinden muhabbet halinde, birbirimizi tanıyarak çok keyifli vakit geçirdik. Kafede yeni bir insanla tanışmışımda muhabbet ediyorum gibiydi ve çok kıymetli şeyler öğrendim.
İsmet Özün Güven’in çok yaratıcı bir çeviri talebini karşıladım. Tacettin Yüksel’den yağmur suyu ile sulama çalışması servisi aldım. Bir arkadaşımın bahçesi için permakültür tasarımı yapıyordum ve yağmur suyu biriktirmesini tavsiye ettim. Türkiye’nin ılıman bölgelerinde kışın biriktirdiğiniz yağmur suyu çok rahatlıkla tüm senelik ihtiyacınıza yetiyor, tüm mesele onu biriktirecek ve temiz tutacak depolama istemini kurmak. Bu sistemi arkadaşıma anlatabilmem için teknik bilgiye ihtiyacım vardı: ne kadarlık bir depo gerekiyor, ne kadar su toplanabilir, bu su sana ne kadar yeter vs. ama bu araştırmaya kalksan uzun sürecek bir konu. Zumbaraya baktım ve yağmur suyu biriktirme denemesi olan birini buldum. Bursa’daydı ve danışmanlık yapabileceğini söylüyordu. Ona yerimizle ilgili gereken bilgileri verdim ve bana herşeyi e-posta ile yolladı: aylık yağış miktarlarını, ne kadar su birikeceğini, depo fiyatlarına kadar…Çok ilginçti, ummadığım ve kolaylıkla bulamayacağım bir hizmetti. Son olarak da Begüm Soylu’dan Emo-Trans eğitimi aldım. Benim için ruhsal olarak çok sıkıntılı bir dönemdi ve Begüm kurtulmak istediğiniz düşünceleriniz ve hislerinizden, hem de bana anlatmadan kurtulmanızı sağlayacağım demişti. Yine telefonda sohbetle ve tanışarak bana yön gösterdi, takip edilmesi gereken bazı taktikler sayesinde içinde bulunduğun ruh halinden kurtulmana yardımcı olacak bir egzersizi öğreniyorsun. Ofiste evde parkta otururken kendi kendine yapabileceğin bir şey. O koşullar altında harikaydı, bana çok iyi geldi.

Zumbaradaki servis değişimlerinden aklında kalan garip veya komik bir anın var mı?
İsmet Özün Güven permakültürle ilgili bir çeviri yapıp permakültür platformu isimli web sitesinde benim adıma yayınlarmısın demişti. Olur mu böyle bir şey diye düşünmüştüm ilk başta. Ona mail atıp kafam karıştı biraz demiştim. Sonra anladım ki benim zaten gönüllü olarak yaptığım çevirilerden çok faydalandığı için bu çevirilerin sayısının artmasına destek olmak istiyormuş. Sen çeviriyi yap ve ben bunun karşılığını zamanımla ödeyeyim, böylece sana da destek olayım dedi. İnanılmaz yaratıcı ve güzel bir fikirdi. Bana yaptığım çevirilerin değerli olduğunu, bunu gerçekten okuyan insanlar olduğunu hissettirdi.

İnsanların hangi davranışlarını gördüğün zaman kendini iyi hissediyorsun?
İnsanlarda sorumluluk duygusu gördüğümde iyi hissediyorum. Sorumluluk çok negatif bir şey gibi anlaşılmaya başlandı. Ama son bir yıldır sorumluluk almanın ne kadar müthiş bir şey olduğunu ve sonuçta yapılan veya paylaşılan işi daha değerli hale getirdiğini görüyorum. Bu bir söz verip yerine getirmek gibi sadece somut bir şey değil, soyut olarak insanın sana karşı sorumluluk duyduğunu hissetmek benim için önemli. Nasıl açıklarım çok da bilmiyorum. Bu biraz da buradaki yaşamla ilgili bir şey. Şehirdeki hayatımızda böyle bir şey yok. Herkes kendinden sorumlu ve her şeyi parayla satın alıyorsun, bunları da marketteki raftan alıyorsun, bir insandan bile değil. Ama bu köy hayatı işin içine girince, doğada çalışmaya başlayınca fark ettim ki, ben o domatesi yetiştiren adamın kişiliğini merak ediyorum. Bir komşumuz var, buradaki herkes gibi çilek yetiştiriyor. Herkes kimyasal gübre ve ilaç kullanıyor ama o kullanmıyor. Normalde inanmam pazardaki satıcı ilaç kullanmıyorum dese, ama o kadının kimyasal ilaç ve gübrenin zararının farkında olduğunu görünce insanlara tekrar güvenmeye başladım…İşte bence bu davranış sorumluluk almak. Ürettiğin ürünün gideceği yerdeki insanların sağlığının sorumluluğunu almak. Biri eğer bana karşı ve benim aileme karşı sorumluluk hissediyorsa arabasını fazla kullanmaz, karbon ayak izine dikkat eder, GDOlu gıdalara karşı çıkar gibi düşüncelerle uğraşmaktayım son zamanlarda. Ben de dünyaya ve diğer insanlara zarar vermeme sorumluluğuyla sürekli yeni şeyler öğrenmeye ve bu konuda bilgisi olmayan insanlarla bilgimi paylaşmaya çalışıyorum. Mesela köylüler plastiği ormanın içine atarken, nasıl olsa çürüyor derken, kızsamda aslında ne yaptıklarının farkında olmadıklarını biliyorum. Ben de farkında olduğum şeyi onlara anlatma sorumluluğunu hissediyorum ki o da bunu yapmama sorumluluğunu hissetsin. Böyle karışık bir ruh hali işte.

En son ne zaman kendini çok iyi hissettin?
Sadece parası için tahammül ettiğim işimden yıllık iznimi alıp şu anda yaşadığım yeri ziyarete gelmiştim.  İznimin ortasında arayıp toplantı var dosyaları bulamadık, artık işe gelme dediler ve o anda peki teşekkürler diyip, telefonu kapatıp, gidip işe dönmek için yalvarmayacağım, benim burada olmam gerekiyor dediğimde çok iyi hissettim…İnandığın şeylerin tersi olan bir işi ve sadece para için yapıyor olmak, ben sorumluluktan kaçıyordum ve o anda silkinip kendime geldim.