“Bir Silgi Bir Kalem” Projesi
Ocak 12, 2012
Teknolojinin sosyal değişim odaklı kullanımı giderek artıyor. Fiziksel olarak farklı mekanlarda bulunuyor da olsak, farklı dilleri konuşuyor da olsak, inandığımız bir fikre destek verebilme ve içinde yer alabilme araçları var artık elimizde. Bu, bireyin gözü önündeki sorumluluklarını daha iyi görebilmesini sağlamakla beraber, bireyleri güçlü de hissettiriyor. Bu küçük davranış değişiklikleri yavaş yavaş başka türlü bir kültürü de beraberinde getiriyor: Birbirimize destek olma ve paylaşım kültürünü.
Bunun iyi örneklerinden olduğunu düşündüğümüz bir projeden bahsedelim istedik. Projenin adı “Bir Silgi Bir Kalem. Desteğe ihtiyacı olan okullarla, destek olmak isteyenleri online bir platformda buluşturan bir proje. Ne şekilde destek olmak istediğinizi projeleri inceleyerek kendiniz seçebiliyorsunuz. “Herşey bir silgi bir kalem ile başlar diyerek yola çıktık. Küçük yardımlarla eğitim kalitesinde büyük farklar yaratabiliriz. Her çocuğun iyi koşullarda eğitim görmeye hakkı var.” diyor proje ekibi.
Proje, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından destekleniyor ve maddi yardım almıyorlar. İhtiyaç duyulan ürünler öğretmenler tarafından sisteme giriliyor, bağışçılar tarafından satın alınıyor ve okullara gönderilip demirbaş olarak kayıt altına alınıyor. Amerika’da Oprah’ın tanıttığı donorschoose.org modelini Türkiye’ye uyarlanmış başarılı bir örneği. “Biz bize yeteriz” anlayışının başka bir yönden dillendirilmiş hali. Biz bu projeyi çok sevdik, www.birsilgibirkalem.org adresinden okulunuzu kayıt edebilirsiniz veya şimdiye kadar girilmiş projeleri inceleyebilirsiniz.
Bir Silgi Bir Kalem’i takip etmek için:
Büyüyen Yerelleşme Hareketi ve Yerli Malı Haftası
Aralık 16, 2011
Burag Peksezer. Boğaziçi Üniversitesinde uluslararası ticaret öğrencisiyim. Görsel sanatlara, özellikle de sinemaya fazlasıyla düşkünüm. Kurmaca belgesel; seminer, atölye; festival, film seti ayırt etmem giderim, çalışırım. Dil öğrenmeyi hep çok sevdiğimden bazen Babil in Kulesinde dolaşırım. Başka ne diyeyim; Tanrının çocuksu yanına sığınmış, kendi halimde bir hayalciyim.
Ben geçen aydan itibaren Zumbara’nın görsel hikayesini anlatıyorum. Videolar, fotoğraflarla elimden geldiğince Zumbara’yı anlatıyorum, kendim için zaman biriktiriyorum.. Geçenlerde Sürdürülebilir Yaşam Festivali’nde izlediğimiz “Mutluluğun Ekonomisi” filmi büyümekte olan yerelleşme hareketi üzerine tekrar düşünmemi sağladı. Bu hafta yerli malı haftası olunca ve geçen haftaki Zumbara toplantımızda bu film üzerine birkaç fikir beyan edince yazıyı da yazmak bana düştü 🙂
Son 20 – 30 yılda Dünya’da geniş yankı bulan bir yerelleşme hareketi var. Son yıllarda meydana küresel Kriz, iklim değişikliği, nükleer felaket derken insanlar mutluluğu daha küçük şeylerde aramaya yöneldiler. Daha yerel, daha tanıdık ve daha taze…
İnsanlar artık her şey için kaygılanıyor, işlerini akıllı telefonları sayesinde her yere taşıyor ve durmadan çalışıyorlar. Sürekli olarak büyümek için koşuşturuyor ama elde ettikleri şey mutluluk olmuyor. Doğduğumuz andan itibaren basamak basamak koşuyoruz, bize öğretildiği gibi daha da büyümek için çırpınıp duruyoruz ama en sonunda kendimizi psikiyatrlarda, derin depresyonlarda ve yalnızlığın tam ortasında buluyoruz.
Small is Beautiful akımı işte bu yüzden doğdu. Büyük şeylere ulaşmaya çalışırken yorulmamak, küçük adımlarla mutlu olmayı öğrenmek için, mutluluğun ve başarının sadece büyük ideallerde saklı olmadığını göstermek için ortaya atıldı. Dahası inanıyor bu akıma inanan, mutluluğu uzakta değil yaşadığı topraklarda, alıştığı yerde arayan insan sayısı her geçen gün artıyor. Filmler çekiliyor, gösteriler yapılıyor, yerel ama güçlü girişimler doğuyor.
Artık Almanya’da, Fransa’da hatta Amerika’da bile yerel ürünler marketlere giriyor, yerel ve tanıdık ürünler küresel ticaretin bize sunduğu rakipleriyle yarışıyorlar. Her ülkede ve her bölgede insanlar kendi alıştıkları tadı, kendi yurtlarında yetişeni tercih etmeye başlıyor artık.
İlkokulda gördüğümüz ve bazen güldüğümüz Yerli Malı Haftası işte bu yüzden artık önem kazanıyor. Küresel sistemin vaatlerini yerine getiremediği şu günlerde, herkes kendi bildiği tatlara geri dönüyor. Günden güne, sadece yerli malı kullanarak değil; kendi kimliklerimize dönerek, kendimizi tanıyarak, koşmayı bırakıp küçük adımlar atarak yerelleşebiliriz. Kendimizi tanımlarken küreselleşmenin bize sunduğu tercüme kimlikleri değil, kendi içimizden gelen kimlikleri kullanabiliriz.
Economics Of Happiness ise tüm bunları anlatan bir film. Tibet’in uzak bir köyündeki mutlu insanlarla başlayan hikâye, küreselleşmenin ulaştığı her yeri nasıl mahvettiğini gösteriyor. Bir yanda hepimizin yaşadığı global umutsuzluğu anlatıp bize ayna tutan film aynı zamanda neler yapılabileceği konusunda da bizi bilgilendiriyor. Yerel marketlerden, ufak girişimlerden, anneannelerimizin bilgilerinden, kendi kimliğimizi yeniden kazanmaktan bahsediyor Economic Of Happiness. En önemlisi de; film ekonomik alışkanlıkları yeniden tanımlarken izleyiciyi küçük ve taze şeylerin dünyasına götürüyor, mutluluğu ise bize bırakıyor.
Küreselleşme karşıtı filmlerin belki de en deneysel olan atası Senegal’de Vietnamlı ünlü sanatçı Trinh T. Minh Ha’nun Reassablage filmi. 1982 tarihinde çekilen film, aslında Senagalli yerlileri anlatan etnografik bir film. Filmi ilginç kılan unsur ise, filmde yerlilerden fazla onları araştırmaya gelen Batılı akademisyenlerin davranışlarının anlatılıyor olması. İki grubu karşılaştıran, Senegalli yerlilerin özgün doğasına ışık tutan film, onları bildik yöntemlerle, kelimelerle ya da röportajlarla anlatmıyor. Onları izliyor, seslerini takip ediyor ve izleyiciye var oluşun değişik yollarını gösteriyor.
Burag Peksezer
Yeni kıyafet almadan yaşanır mı?
Temmuz 20, 2011
Son yıllarda bir kişisel dönüşüm yaşıyorum galiba. Geçmiş yıllara bakıp, yaşadığım deneyimleri düşünüp şu an bulunduğum noktayı analiz ettiğimde her şey daha anlamlı bir hal alıyor.
Son 3 yıldır bilinçli olarak özellikle kıyafet alışverişi yapmamaya çalışıyorum. 3,5 yıl önce Barselona’da bulunan Mango genel merkezde çalıştığım, aylar öncesinde yeni koleksiyonu görüp trendler üzerine kafa yorduğum ve %40 Mango indirimim sayesinde 1 yıl boyunca alışveriş çılgınlığı yaptığım düşünüldüğünde bu davranışım daha anlaşılır olacaktır.
Reklamlara, vitrinlere, cadde modasına, dergi, gazete, TV vs. her türlü dış etkene maruz kaldığınızda bu bazen hiç de kolay olmuyor. Bu bilinçli davranışı sürdürebilir kılmak için bazı pratik yöntemlerim var:
1. Eğer gerçekten ihtiyacınız olan bir şey yoksa indirim dönemlerinde alışverişe çıkmayın, mümkünse vitrinlere de bakmayın
2. Alışveriş merkezlerinden uzak durun
3. Moda dergilerinin “Yeni olan daha cool, eee dolaylı olarak eskiler değil” mesajını taşıyan resimlerine aldanmayın
4. Almayı düşündüğünüz her bir şey için “Gerçekten buna ihtiyacım var mı?” sorusunu sorun ve kendinize karşı dürüst olun
5. Sökük bulunan kıyafetlerinizin yerine yenisini almak yerine, onları onarmayı deneyin
6. Dolabınızda hali hazırda bulunan kıyafetleri başka kombinasyonlar ile kullanın. Kombinasyonlarınız arttıkça yaratıcılığınızla gurur duyacak ve dolabınızda bir hazine olduğunu görüp şaşıracaksınız
7. Arkadaşlarınızın ve ailenizin giymekten sıkıldığı/olmayan kıyafetlerine talip olduğunuzu söyleyin. Hatta toplanıp kıyafet takası partileri düzenlemek çok zevkli bir çözüm
Bu liste benim bu 3,5 yıl boyunca kullandığım yöntemlerden oluşuyor. Aynı süreçte bulunan var mı? Sizin yöntemleriniz neler?
Parasız Dünya Turu
Temmuz 4, 2011
Bir Türk tasarımcı, tasarım dünyasında bir ilki deniyor. Çağrı Çankaya parasız bir dünya turuna hazırlanmakta. Yola sadece bir sırt çantasıyla çıkacak ve tasarım gücüyle bu yolculukta hayatta kalmaya çalışacak.
Tüm bu yaşadığı maceraları, dünyanın çeşitli yerlerinde yaptığı çalışmaları, insanları, tasarımcıları, ajansları www.designerontheroad.com adlı blog’unda paylaşacak.
Yolculuğunun ne zaman ve nerede biteceğini bilmeyen tasarımcı, amacına ulaşırsa bu hikayeyi özel bir kitap haline getirmeyi planlıyor. Bu kitabın gelirlerini ise Unicef ve Greenpeace gibi organizasyonlara bağışlayacak olan Çankaya şimdiden dünyanın çeşitli yerlerinde reklam ajansları ve tasarım ofisleriyle anlaşmış durumda.
11 Temmuz’da yola çıkan Çağrı’yı facebook sayfasından da takip etmeniz (like) ve desteklemeniz mümkün. http://www.facebook.com/designerontheroad
Yunanistan’da para yerine değiş tokuş
Haziran 13, 2011
Küresel koşullar artık toplumları alternatif çözümleri yaşamaya yönlendiriyor. Alternatif ekonomilerin önemi ve gerekliliği hakkında dünya bize bir örnek daha sunuyor:
Kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/id/25221667/
Yunanistan’da, ekonomik krizin olumsuz etkilerini her geçen daha etkili bir biçimde hissetmeye başlayan Yunan halkı ihtiyacı olan eşya ve ürünleri satın almak yerine kendi aralarında değiş tokuş yapmaya başladı.
ATİNA – Yunan medyası, daha önce ekonomik krizle mücadele eden Arjantin halkı tarafından yapılan ve ”Troueke” olarak adlandırılan bu uygulamanın Yunan halkı tarafından büyük rağbet gördüğünü duyurdu.
Atina, Volos ve Patras gibi büyük kentlerde oluşturulan değiş-tokuş pazarlarında avro kullanılmadan yapılan alışverişlerde, değiş tokuş yapılmak istenilen eşya ve ürünlerin değerlerinin mal sahipleri arasında eski Yunanca’da ”bozuk para-küçük yardım” anlamına gelen ”’Ovolos” birimiyle belirlendiği belirtilen haberlerde, buna göre, örneğin 50 ovolos değer biçilen eşya, ya da ürünlerin aynı değerdeki başka ürünlerle değiştirildiği belirtildi.
Değiş tokuş pazarlarının müdavimlerinden olan Mariya Halari Atina haber ajansı ANA’ya yaptığı açıklamada, ”Hepimizin dolabında iyi durumda olan ancak kullanmadığımız bir çok elbise ve eşya bulunuyor. Bizim için gereksiz olan bir şey başka birine uygun olabilir” dedi.
Eleni Kastrinaki ise, bu çeşit pazarları kadınların kendi aralarında evlerinde de düzenlediklerini belirterek, ”Her seferinde başka bir evde toplanıyoruz ve katılımcılar buraya çalıştığı ofisten yeni arkadaşlar getiriyor. Dışarıya çıkmadan kendi aramızda değiş tokuş yapıyoruz” diye konuştu.
Bu arada, değiş tokuş uygulamasının internet aracılığıyla da uygulanmaya başlanıldığı belirtilen haberlerde, kısa bir süre önce oluşturulan bir ”Trouke” sitesinde, çoğunluğu gençlerden oluşan kayıtlı üye sayısının kısa zamanda 1300’e ulaştığı belirtildi.